İLK
Sadece...
Git gide aptallaşıyor muyum yoksa daha zeki biri haline mi geliyorum? Son zamanlarda hayatı romantize etmek üzerine düşünüyorum, hayranı olduğum kişileri gözden geçiyorum, sanırım onlara benziyorum. Yavaş yavaş beni kendilerine çekiyorlar. Peki, en çok hangisi haline geliyorum? Sonucunda kim olacağım? Hayat sürprizlerle mi dolu yoksa sadece insanlar görmeyi bilmediği için mi şaşırıyor? Şaşırmak istiyorum, asla tahmin edemeyeceğim bir sürpriz. Çok mu şey istiyorum? Yaşam hikayelerine dikkatli baktığımda görüyorum ki herkesin hayatında ,aklınıza gelen en başarılı kişinin de sokaktan çevirdiğiniz herhangi birinin de, bir çok dönüm noktası var .Ömrüm ortalamanın üzerinde bile olsa dörtte biri bitti ve hala şaşırılacak bir dönüm noktası yaşamadım. Sorun ben de mi? Belki bu basit zihnimi ve güçsüz bedenimi fazla abartıyorum. Hayata fazla anlam yüklediğim için mi bu kadar şaşırmıyorum? Nefret edemiyorum, sevemiyorum sadece korkuyorum… Neredeyim ben? Buraya ait olmayan bir ruha sahibim, gitmek istiyor. Bu yol nereye varacak merakla bekliyorum. Belki de yazmamın asıl sebebi budur. Ruhum taşmak istiyordur. Durgun denizin altındaki kaos… Beni çağıran yaşamaya değer olup olmadığını bile bilmediğim bir yaşam. Hiçbir şey olmak zorunda değilim; kendim dışında. Gülümsemek artık beni mutlu etmiyor o zaman belki gülmemeliyim. O aptal ifadeden nefret ediyorum ve artık o maskeyi istemiyorum. Artık o kadar da önemli değil insanların ne düşündüğü ya da ne düşünmediği çünkü zaten çoğu az düşünüyor. Düşünenler ise ya korkuyor ya da aptalca kaygıların peşinde gitmekten önemli olanı kaçırıyor. O zaman bu kadar çabalamamın anlamı ne? Eğer gülümserken kendin gibi değilsen, içten değilsen lütfen yapma. Gülücüklerin mükemmel yapmacıklığa ulaştığında çirkin görünmeye başlıyor, senden geriye hiçbir şey kalmıyor.

Yorumlar
Yorum Gönder